Baldur Süspansiyon, Systemair HSK ve Özer Elektrik’te DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş’e üye oldukları için ücretsiz izne çıkarılan veya tazminatsız işten atılan işçiler, 24 Kasım’da sendikal haklarının tanınması için Gebze’den Ankara’ya yürümek istemiş, ancak hükümetin kolluk kuvvetlerinin müdahalesiyle bu yürüyüş durdurulmuş ve 100’e yakın gözaltı ile metal işçileri sindirilmek istenmişti.
25 Kasım günü Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu metal işçilerinin sendikal haklarının gasp edildiğine dair hazırladıkları raporu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ilettiklerini duyurmuştu. Bu sabah (26 Kasım) ise sendika, hem ILO ile hem de bakanlıkla görüştü.
Serdaroğlu, yaptığı değerlendirmede “Yaşanan ayrımcılıklar bir dosya oluşturularak ILO’ya ve bakanlığa iletildi. Biz bunların sonuçlarını birkaç gün bekleyeceğiz. Bu sırada fabrika önü direnişlerimiz devam edecek.” şeklinde konuştu ve ardından sözlerini şunları ekledi:
“Bizim yaşadığımız genel anlamda Türkiye’de birçok fabrikada iş yerinde de yaşandığı için biz sayıları iki buçuk milyonu bulan ücretsiz izindeki işçiler adına, sendikalaşma özgürlüğünü, Anayasa’daki örgütlenme hakkını kullanamayan ve patronların saldırısına uğrayan binlerce işçi adına da gelmiş olduk. O açıdan yaptığımız girişim önemli. Ortaya çıkacak sonuçlar da önemli.”
Pandemi döneminde Çalışma Bakanlığı’nın ücretsiz izinlerin yaygın olarak kullanımına dönük teşvikleri, patronlar tarafından işçilere karşı bir silah olarak kullanılıyor. İşverenler ücretsiz izin uygulamasıyla birlikte cezalandırmak istedikleri işçileri bu uygulama aracılığıyla sindirmeye çalışıyor. Cezalandırılmak istenen işçiler ise sendikal haklarına kavuşmak için mücadele edenler oluyor. Ücretsiz izin uygulaması bu noktada işçilere gözdağı vermenin, onları ekmekleriyle tehdit etmenin bir aracı haline geliyor.
Geçtiğimiz yıllar Türkiye işçi sınıfının toplu iş sözleşmesi, grev ve sendika haklarının tırpanlandığı yıllar oldu. Bunlar ILO’nun ilgili 87. ve 98. maddelerinde güvence altına alınmış olan haklar olmasına rağmen patronlar bu hakları tanımıyor ve dahası hükümet ile bakanlıklar da bu konuda patronların tarafında yer almayı sürdürüyor.
Adnan Serdaroğlu bundan sonra izleyecekleri stratejiyi yaptığı açıklamada şöyle özetledi: “Çalışma Bakanlığı da müfettiş görevlendireceğini belirtti. Müfettişler de zaman zaman zaten bizim şikayette bulunduğumuz yerlere geliyorlar. Ancak ayrıntılı raporları bize henüz ulaştırmadılar. Biz bu raporlar eksikse yeniden müfettiş gönderilmesi, işverenlerin yasadışı tutumları nedeniyle cezalandırılması ve mutlaka sendikal haklarını kullanan işçilerin ise toplu sözleşme düzenine geçmeleri için hükümet baskısının hissedilmesini ve müfettiş raporlarıyla işverenin bu baskı altında yaptığı yanlıştan dönmesini sağlamaya çalışacağız.”
Çalışma Bakanlığı’nın müfettişi ne zaman göndereceği, dahası genellikle patronlar tarafından satın alınmış müfettişlerin ne gibi bir rapor hazırlayacağı henüz belirsiz. Hükümet işçileri yormak ve onların moralini bozmak için süreci sakız gibi uzatabilir ve müfettişin gönderilmesini devamlı erteleyebilir.
Bu noktada Adnan Serdaroğlu’nun fabrikaların önündeki direnişlerin devam edeceğini belirtmesi oldukça değerli ancak tek başına yeterli olmayabilir. İşçilerin işlerine geri alınması, ücretsiz izin uygulamasının sonlandırılması ve bütün sendikal hakların tanınması için bir irade ortaya konulmalıdır. Bunu ise ancak birlik olarak ortaya koyabiliriz. Bir işçinin haklarına saldırı, bütün işçi sınıfının haklarına saldırıdır. Sendika hakkımız etrafında kenetlenmek bu sebeple yakıcı bir sorundur.
Bir Cevap Yazın